MUSA CARULLAH'IN SÜNNET ANLAYIŞI

Prof. Dr. Mehmet Görmez 2023-07-28

MUSA CARULLAH'IN SÜNNET ANLAYIŞI

MUSA CARULLAH'IN SONNET ANLAYISI Musa Carullah' ı değerlendirenler onun Sünnet ve Hadis hakkında söylediklerini düşünce sistematiği içinde bir yere oturtmakda güçlük çekerler. Her eserinde karşılaştığımız tislüp ve anlatım tarzı problemi yanında bu konuda kaleme ald ığı Kitabu's-Sünne'nin özel konumu' bu güçlüğtin başlıca sebepleri olarak zikredilebilir. Ancak Musa Cârullah' ın elimizdeki bütün eserleri tetkik edildiğinde Sünnet ile ilgili düşünceleri din, vahiy ve peygamberlik, kur'an ve akıl, ictihad ve kıyas hakkında söyledikleri ile birlikte değerlendirildiğinde kendi içinde bir büttinlük arz ettiği görülecektir. Musa Cârullah'a göre Sünnet: Hz. Peygamberin kendi risaletini, gerek kendi Ornmetine ve gerekse bütün insanl ığa tebliğ etmek için; a. Nebevl fill ve davranışları b. Söz ve ifadeleri c. Başkalarının davranışlarını bilerek ikrar ve onaylamaları d. Kabile ve krallara yazdığı mektupları ile ortaya koyduğu ve takip ettiği yol ve yönteme (tarikatu'n-Nebi), hayat tarzına (sTret) denir. 2 Burada Musa Carullah' ın tek tek bir hadisi yahut uygulamay ı değil, bütün söz ve uygulamalarla ortaya çıkan yol ve yöntemi Sünnet olarak kabul ettiği unutulmamalıdır. Zira biraz sonra üzerinde duracağımız gibi bir taraftan Sünnetin delil olarak Kur'an'dan önce geldiğini savunan Musa Carullah, diğer taraftan her hadisin Kur'an'a arz edilmesi gerektiğini hararette savıınacaktır. Musa Carullah' ı n Sünnet ile ilgili asıl tartışılan görüşü Kur'an Sünnet ilişkisi hakkında söyledikleridir. Ona göre islamda bilgi ve amel kaynağı olarak Sünnet Kur'an'dan önce gelir. Deliller hiyerarşisinde Sünnetin Kur'an'clan önce gelmesi gerekir. Zira islamda bütün hükümler ilk önce sünnetle tespit edilmiş, Kur'an ayetleri ise daha sonra Hz. Peygamberin. o meyandaki söz, fiil ve takrirlerini teyid etmiş ve ebedIleştirmiştir.3 Din ve irnanın bütün temel esastan, dinin farz olarak değerlendirdiği kural ve kaidelerin tamamı önce sünnet ile belirlenmiş, daha sonra Kur'an ayetleri bunlar ı teyit ve tespit etmek üzere nazil olmuştur. Namaz, namazın 1. Musa CamIlah Hindistan'dan Afganistan'a geçerken Ingilizler tarafından Peşaver'de hapse atılmış , hapiste karşılaştığı ve kendilerine ehl-i Kur'an adını veren ve Sünneti reddeden bazı kimselere reddiye olarak Kitabu's-Sünne adlı kitabını kaleme almıştı r. 2. Musa Carullah, Kitabu's-Sünne, Bhopal, 1945, s. 6. 3. Kitabu's-Sünne s.7. 97 bütün !I:lid:mien, şartları ve vakitleri önce sünnetle açı klanmış daha sonra bunlar Kur'an ayetleri ile teyit edilmiştir. Abdest namazın en önemli şartı olduğu halde Kurtan'daki abdest ayeti4 hicretin altıncı senesinde nazil olmuştur. Arafat'ta vakfeye durmak hacc ın en önemli rüknü olduğu haldes Kur'an-ı Kerim'de sadece haccin farz olmayan bir rüknü zikredilirken yer verilmiştir6. İslamda oruç ibadeti önce sünnet ile uygulamaya konmu ş sonra ayetler onu teyiden nazil olmu ştur.7 Tartışmalı olan bu iddiayı bütün boyutları ile burada değerlendirecek değiliz. Ancak iddia ile ilgili bazı millahazalarırnı belirtmek istiyorum. 1 Musa Carullah' ın bu iddiasını doğrulayacak örnekler çoktur. Pek çok hükmün Kur'an tarafından emredilmeden Sünnet ile tatbike koyulduğu doğrudur. Ancak islami hültümlerin bütünü için bunu söylemek mümkün de ğildir. Hz. Peygamberin vahiy gelmediği için zaman zaman zor durumlarda kald ığı bilinmektedir. Dahası kendi başına hareket ettiği bazı konularda Kur'an tarafından ikaz edilmiştir. 2. Musa Carullah' ın bu genellernesi ne kadar yanl ışsa, her şeyi sadece Kur'an'la temellendirmeye çalışmak da o derece yanlış bir genelleme olur. Kur'an islami söylemi ile ortaya çıkanların islamdaki her tatbikatı bütün tefernıatı ile Kur'an'a dayandırmaya çalışırken içine düştükleri çelişki bu genellemenin eseridir. 3. Musa Carullah' ın sünnet konusundaki bu görüşü ile ilk asıriarda "es-Sünnetti Kadiyetün ale'l-Kitab" "Sünnet Kitab üzerine belirleyicidir." diyens Ehl-i Hadis'in görüşleri aynı değildir. Zira bu sözü söyleyenler tek tek hadisleri kastederken, Musa Canıllah Hz. Peygamberin ortaya koyduğu yol ve yöntemi kast ediyor. Bu açıdan ona göre Kur'an hem Hz. Peygamberin en büyük sünneti hem de bütün sünnetlerin temel dayanağıdır.9 4. Her şeyden önce Musa Carullah' ın Sünnet anlayışını anlayabilmek için peygamberlik konusunda söylediklerini bilmek laz ımdır. arullah'a göre Rasul-i Ekrem'in vefatı ile birlikte peygamberliğin misyonu bütün yetki ve sorumluluklar ı ile birlikte ümmete miras kalmıştır. Dahası arullah'a göre nübüwetin fonksiyonları islam ümmetinin şahs-ı manevisi ile devam etmektedir." Kitabu'sSünne'sinde bu konuda şöyle demiştir "Allah, Kitabını Hz. Peygamber'den sonra onun timmetine miras bırakmıştır, islam ümmeti islam peygamberinin talim ve terbiyesi sayesinde nişdüne ermiş, risalet görevini taşımaya ehil ve rnüstehak hale gelmiştir... Allah' ın peygamberine verdiği her türlü fazlı ve keremi timmetine miras kalmış , ümmetin kalbi ve aklı onun sahip olduğu vasıflarla bezenmiştir."n 4. 5 Maide 6. 5. Ebu Davud, Menasik, 69. 6. 2 Bakara 198. 7. Kitabu's-Sünne, s. 6-7. 8. bk Darin* Mukaddime, 49,!. 153. 9. Kitabu's-Sünne 7. 10. bk. Kitabu's-Sünne, s. 61. 11. bk. Kitabtes-Stinne s. 61-62. 98 Musa Carullah bu iddias ını temellendirmek için Kur'an' ı Kerim'in Hz. Peygamberi ve islam ümmetini ayn ı vasıflarla tavsif eden ayetlerine sanlır. Gerek iddianın kendisi ve gerekse iddia için esas ald ığı Kur'an ayetlerinin ne derece delil olmaya müsait oldukları tartışılabilir. Musa Carullah' ın peygamberlik anlayışına parelel olarak dinamik bir Sünnet anlayışı vardır; yani ona göre Sünnet Hz. Peygamberle bitmiş değildir. Tarih boyunca islam ümmeti Sünnet-i Hasene vaz'etmeye ehildir ve ümmetin koyduğu sünnetler peygamberin sünneti gibi bağlayıcıdır.12 Musa Carullah Sünnete bu kadar önem verirken sünnetin sözlü ve yazılı malzemeleri olan rivayetler hakkında oldukça eleştirel bir zihniyete sahiptir, 0, her fırsatta hadislerin sıhhatini tesbit için isnad tenkidinin yeterli olmadığını savunur. Ona göre ravinin adelet ve zaptını tespit etmekle bir haber sahih olmaz. Zira adalet öyle bir şeydir ki, herkes hile ve desise ile kendisinde ızhar edebilir. 13 Ravinin adalet ve zaptından önce rivayetin kendisinin akla, fıtrata, Kur'an'a, tarihi hakikatlere, Hz. Peygamberden sabit olmuş esaslara ve ümmetin kabul etti ği ictimai asıllara uygun olması gerekir.14 0 rivayetlerin değerlendirilmesinde akla büyük önem verir. Edebiyat-ı Arabiye adlı eserinde şöyle demiştir. "Akıl her hakikatın mizanıdır. Hakikatın haklılığı vezni akıl ile sabit olur. Mizan-ı akılda hafif gelen şeyler bazar-ı hakikatte raic bulmaz. Menkulun sıhhatı için aid-ı sariha mutabakat zaruridir. Menkul-i sahih daima makul-i sarihe mutab ık olur. Mutabık olmayan nakli hiçbir vakit sahih olmaz. Lakin her insanın vehmi, her insanın reyi akıl sıfatı ile telakki olunamaz." 15 Uzun günlerde Rüze adl ı eserinde şöyle der: "Semavi dinlerin, hassaten islamiyetin esaslarına dokunan bir hadis hakkında serbestçe fikir yürütmek ve mülahazada bulunmak her müslüman "Alimin elbette mukaddes hakk ıdır. "Sabit oldu, iş bitti, artık süktit" gibi küçük çocuklan te'dibte kullanılan sözlerin böyle hususlarda kıymeti bulunmasa gerektir.16 Musa Carullah'a göre hadislerin sahihini sakiminden ay ırmak için hadis rnuazzam çabalann ı takdir etmemek en büyük haksızlık olur. Ancak bu konuda yapılması gereken her şeyin yapıldığını söylemek ve cerh ta'dil Alimlerinin söyledikleri ile yetinmek doğru olmaz. "Eğer rivayetlerin ve haberlerin değerlendirilmesinde sadece eski alimlerin söyledikleri geçerli olsayd ı kulak varken akla ihtiyaç kalmazdı ." 17 diyen Musa arullah'a göre lisan- ı nübüweti yalan yanlış şeylerden tenzih etmek ravileri evhamdan tezkiye etmekten daha mukaddes bir gö12. Kitabu's-Sünne, s. 111. 13. M. Carullah, LuzümiyAt Tercürnesi, Kazan, 1907, s. 25-26. 14. Kitabu's-Sünne s. 26. 15. M. Camllah, Edebiyat-lArabiye ile ulum-i islamiye, Kazan, t.y. s. 16. M. Carullah, Uzun Günlerde Mize, Kazan, 1911, s. 64. 17. Ruze, 21. 99 revdir. Eğer dinin esaslarını yı kabilecek hadisleri mCılahazasız nakletmek günah değilse hakiki hadis olmak s ıfatıyla hadis kitaplarında nakledilen haberler hakkı nda hürriyetle söz söylemek hiç günah olmaz. "Bir haberi fikirsiz ve mtilahazas ız kabul etmekten öte onu fikir ve mülahaza sonunda inkar etmek daha iyidir "18 Musa Carullah bütün bunlar ı söylediği halde eserlerine aldığı hadislerde pek dakik değildir. Hemen hemen her eserinde uydurma hadislere yer verdi ği görülmektedir. 19 Ancak isnad bakımından uydurma olan bu haberlerin anlam bakımından islamı n herhangi bir ash ile çelismediğinin de farkındadı r.

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0